Kanun Teklifi Hakkındaki Görüşlerimiz

21.02.2018 Tarihli

“298 SAYILI SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ”

Hakkındaki Görüşlerimiz

 

Komisyona 25 madde olarak sunulan teklif, komisyonda tüm maddeleriyle kabul edildiği takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kanunlaşmak üzere oylamaya sunulacaktır.

2014 yılından beri 6 seçimi gözlemlemiş bir sivil toplum kuruluşu olarak, elde ettiğimiz tüm bilgi birikimi ve deneyim sonucunda hazırladığımız raporu, değişiklik teklifi Anayasa Komisyonundan henüz geçmemişken kamuoyunun dikkatine sunmak isteriz.

Oy ve Ötesi olarak, çalışma alanımızın çerçevesi niteliğindeki 298 sayılı Seçim Kanunu ve bu kanunda yapılması teklif edilen değişiklikler arasında en kritik olduğunu düşündüğümüz maddelerin seçim süreci üzerindeki olası etkileri ile ilgili görüşlerimizin özeti aşağıdadır. Söz konusu maddelere ve değişiklik teklifinde yer alan diğer maddelere ilişkin ayrıntılı raporumuza buradan ulaşabilirsiniz.

  1. Seçmen ihbarı üzerine kolluk kuvvetinin sandık çevresine çağrılmasına ilişkin teklif (Değişiklik Teklifi Madde 8):

Maddede geçen ihbarın kim tarafından ve ne şekilde yapıldığını, ihbarın gerçekleşip gerçekleşmediğini denetleme imkanı yoktur ve bu durum, yetkinin kötüye kullanılması sonucunu doğurabilir. Teklif metninde, ihbara dayanak olarak “cebir, şiddet veya tehdit kullanarak sandık başı düzenini bozmaya kalkışma” fiilinden söz edilmekte ve bu tür bir girişimde bulunanların kolluk marifetiyle sandık çevresinden derhal uzaklaştırılması öngörülmektedir. Bu açıdan bu değişikliğin, farklı  niyetlerle suistimal edilebileceğinden endişe duymaktayız. Benzer şekilde, ihbar sebebinin hangi hal ve şartlarda ortadan kalktığının tespiti de ayrıntılı tanıma muhtaç bir olgudur.

Sandık kurulu başkan ve üyelerinin görev ve yetkilerini kullanma serbestliği ve seçmenin kendisine kanun ile verilen itiraz yetkisini kullanması, kolluk kuvvetinin varlığı ile baskılanma riski ile karşı karşıya kalabilir.

Ayrıca, oy verme ve seçime katılma oranında, pek çok ülkede yapılan secim güvenliği çalışmaları göstermiştir ki, siyasi görüş, etnik köken, ırk, mezhep, sosyal grup vb. sebeplerden kendini muhalefette gören bir birey, kolluk kuvvetlerinin sandık başında veya yakınında bulunmasından kaygı duyabilir. Bu kaygı, seçmenin oy verme motivasyonunu düşürebilir.  Özellikle etkili başvuru hakkı ve temel hakların sınırlandırılmasına imkan tanıyan OHAL sürecinde, kolluk kuvvetlerinin sandık yakınında bulunması veya zaruri olmayan hallerde bile sandık başına çağrılabilme ihtimali bu kaygılara sahip seçmenin seçime katılımını daha da baskı altına alabilir.

İçişleri Bakanlığına bağlı kolluk kuvvetinin kolaylıkla seçim çevresine dahil edilebilmesi ile özgür, eşit ve serbest seçim ilkelerinin zedelenmesi ve Yüksek Seçim Kurulunun yargı yetkisini kullanmada bağımsızlığına gölge düşmesi ihtimalleri doğmaktadır.

  1. Üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan zarf ve oy pusulalarının geçerli kabul edilebileceğine ilişkin teklif (Değişiklik Teklifi Madde 9 ve Madde 11):

Üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan zarf ve oy pusulalarının, o sandığa ait olduğunun ispatı mümkün değildir. Bu sebeple, 298 sayılı Seçim Kanununda, tüm zarfların ve oy pusulalarının, oy kullanma işlemi başlamadan önce sandık kurulu tarafından mühürlenmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Ancak değişiklik teklifinde ve teklifin gerekçesinde mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçerli kabul edilebilme şartlarında yer alan “ihmal yoluyla” ve “sehven” mühürlenmemiş olma gibi, ispatı mümkün olmayan tanımlar, sayım ve döküm işlemlerinde farklı uygulamalara yol açabilecek ve kasten mühürlenmeyen zarf ve oy pusulalarının geçerli kabul edilmesi ihtimalini doğurabilecektir. İhmal sonucu/kasten ayrımı tarafsız olarak ortaya koyulamayacağı için seçmenlerin seçime olan güveninin zedelenmesi söz konusu olacaktır.

Değişiklik teklifi, bir yandan liyakatli kamu görevlilerinin ve diğer sandık kurulu üyelerinin ittifak oy hesaplaması gibi zorlaştırılmış sayım ve döküm işlemlerini başarı ile tamamlayabileceğini varsaymakta, diğer yandan ise, aynı kişilerin oy pusulalarına ve zarflara sandık kurulu mührü basma gibi kolay bir işlemi sehven yerine getiremeyebileceğini varsaymaktadır. Oysaki, liyakat esasına dayalı olarak seçilmesi öngörülen görevlilerin, sandık kurulu mührü basma gibi basit bir işlemi ihmal sonucu yerine getirmemesi, ağır yaptırım öngörülerek önüne geçilmesi gereken bir durumdur.

Oy pusulaları ve zarfların hangi sandığa ait olduğunu kesin olarak ispat etmeye yarayan mühür uygulamasıyla ilgili öngörülen bu değişiklik yerine, barkod yöntemi gibi, ihmale yer vermeyecek yeni usullerin önerilmesi gerektiği görüşündeyiz.

  1. Vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine Yüksek Seçim Kurulu tarafından sandıkların en yakın seçim bölgesine taşınmasına ve sandık bölgelerinin birleştirilmesine karar verilmesine ilişkin teklif (Değişiklik Teklifi Madde 2):

Sandıkların taşınması veya birleştirilmesi teklifi ile sandığın konumunun değiştirilmesi, 298 sayılı Seçim Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan “mesafe durumu ve ulaşım zorluğu” ibarelerinin de kaldırılmasıyla seçmenin oy kullanma eğilimini olumsuz yönde etkileyebilecektir. Oysaki devlet, anayasada tanımlanmış bir hak ve ödev olan oy kullanmayı kolaylaştıracak tedbirler almakla yükümlüdür.

Diğer yandan, madde gerekçesinde sunulan “seçmenlerin hiçbir etki ve baskı altında kalmadan seçme haklarını kullanabileceği en yakın seçim bölgelerine (…)” ibaresi, taşıma ve birleştirme uygulamalarının önünü açarken seçmenin hangi bölgede baskı altında hissedeceği yönündeki tespiti seçmenin kendisine değil Yüksek Seçim Kuruluna bırakmaktadır. Bu da seçmenin özgür irade ile oy kullanamamasına sebep olma, ve yine, seçimin tüm toplumun iradesini yansıttığına dair güveni zedeleme ihtimalini doğurmaktadır.

  1. Hastalığı veya engeli sebebiyle yatağa bağımlı olan seçmenlerin oy kullanmalarını sağlamak için seyyar sandık uygulamasının hayata geçirilmesine ilişkin teklif (Değişiklik Teklifi Madde 2):

Hastalığı ve engeli sebebiyle yatağa bağımlı olan seçmenlerin oy kullanmasına yönelik düzenlemeler olumlu olmakla beraber seyyar sandık uygulamasında ortaya koyulacak koşullar ile mevcut durumda sandık alanında oluşturulan koşullar ve güvenceler kaçınılmaz olarak birbirinden farklı olacaktır. Anayasa ile güvence altına alınan serbest, eşit ve gizli oy ilkelerinin seyyar sandık uygulamasında fiilen sağlanıp sağlanmadığının denetimi, ayrıntılı yasal düzenleme gerektiren bir konudur. Seçmenin her türlü baskıdan uzak şekilde, gizli oy kullanmasını sağlamaya yönelik yasal düzenlemeler getirilmeli, demokratik seçimlerin olmazsa olmazı konumundaki sandık alanındaki kamu denetiminin, seyyar sandık uygulamasında da uygulanması için mümkün olan tüm tedbirler (örneğin birbirleriyle ittifak ilişkisi içerisinde olmayan en az 3 farklı parti müşahitinin de seyyar sandık uygulamasında sürekli olarak bulunmasının zorunlu tutulması gibi) alınmalıdır.

  1. İttifakların her birinin aldığı ortak oy sayısının, siyasi partilerin milletvekili sayılarını belirleyecek olan siyasi parti oylarına bölüştürülmesine ilişkin teklif (Değişiklik Teklifi Madde 10 ve Madde 13):

İttifakın ortak oyu olarak tanımlanan oyların, siyasi partilere bölüştürülmesinde izlenen yöntem,  nihai olarak seçmenin siyasi parti tercihi ile ilgili yanlış çıkarımlara sebep olabilir ve milletvekili dağılımında sapmalara yol açabilir.  Değişiklik teklifi seçmenin siyasi parti tercihi hakkında hiçbir veriye sahip olmaksızın birleştirme tutanağındaki oy dağılımı ile sandıktaki oy dağılımı arasında doğru orantı olduğunu varsaymaktadır. Bu varsayımla hesaplanacak oy dağılımı,  seçmen iradesini tam olarak yansıtmayan sonuçlara yol açabilecektir.

Aynı maddede, ittifak ortak oyları ile siyasi parti oylarının hesaplanması ve bunların geçerlilik/geçersizlik durumları  sandık başında karışıklıklara yol açabilecektir ve bu sebeple bu şartlara dair çok daha ayrıntılı düzenlemeler gerekmektedir.

***

Tüm bu değerlendirmelerimiz sonucunda Oy ve Ötesi olarak belirtmek isteriz ki Anayasamızın 67. maddesinde yer alan seçimlerin serbestliği ve gizli oy ilkeleri seçimlerin güvenli ve huzurlu bir ortamda gerçekleştirilmesi ve seçmenin hiçbir etkiye maruz kalmadan hür iradesini sandığa yansıtabilmesi için büyük önem taşımaktadır.

Herhangi bir etki ya da baskıya maruz kalmaksızın, seçmenin özgür iradesi ile yaptığı tercihin seçim sonucuna aynen yansıtılması anayasal bir şarttır.

Süreçlerin şeffaflığını ve seçimde elde edilen verilerin denetlenebilirliğini arttırarak, daha güvenilir seçimler yolunda ilerlememiz gerektiğine inanıyoruz. Ancak, şu anda değiştirilmesi teklif edilen maddelerin bazıları, seçim işlemleri bakımından sandık kurullarının birbiri ile çelişen uygulamalarına sebebiyet verme riski taşımaktadır. Gerekçelerdeki çelişkiler ve uygulamalardaki belirsizlikler, tartışma yaratacak düzeydedir. Oysaki seçim yasası gibi önemli bir kanunun mümkün olduğu kadar net tanımlanması ve mümkünse tartışma yaratmayacak düzeyde tutarlı olması gerekmektedir.

Adil, şeffaf ve güvenilir  seçimler için bir araya gelmiş bir sivil toplum kuruluşu olarak, bu kanun teklifi sürecinde tecrübemiz ve bilgilerimiz ışığında yaptığımız değerlendirmeyi kamuoyuna sunuyor ve bu sürecin daha iyi işlemesi için üzerimize düşen görevi yerine getirmeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz.

Kamuoyunun bilgisine saygı ile sunarız.

Oy ve Ötesi

 

Detaylı bilgi için:

[email protected]

TEL: +90212 243 0599

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir